12 Ekim 2014 Pazar

EJDERHANIN AĞZINDAKİ İNCİ; ÇİN

EJDERHANIN AĞZINDAKİ İNCİ; ÇİN



Fotoğraf:Sahavet Karacaoğlu

14 – 27 Ağustos 2009 tarihleri arasında eşimle birlikte yaptığımız Çin seyahati izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hey Travel Trends acentesinin düzenlediği “Antik Çin ve Yangtze Turu’na” İstanbul’dan katıldık. THY’ne ait Airbus A330–200 Bursa adlı uçağı İstanbul-Pekin arasını direkt uçarak 8 saatte ulaştı.Türkiye ile Çin arasında 5 saatlik fark nedeniyle, inince (TSİ 08.30) hemen saatlerimizi 13.30’a ayarladık.
        
Çin’in başkenti olan Pekin’de (Beijing) yılda 66 milyon yolcuya hizmet veren Capital İnternational havaalanında bizlere yerel rehberlik yapacak olan İsan karşıladı. İstanbul’dan bizimle beraber gelen Türk rehber Ekin Tutluoğlu ise her sorumuza, sorunumuza tüm gezimiz boyunca cevap vermek için etrafımızda adeta pervane oldu.
        
Çin yaz aylarında sıcak ve nemli bir iklime sahip, 11 gün süresince pırıl pırıl masmavi bir gökyüzü göremedik, sürekli sis vardı.
Çin Halk Cumhuriyeti’ni kısa bilgilerle tanımak için şu bilgiler herhalde yeterli olur sanırım.
Çin, 1,3 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi. Sosyalist Cumhuriyetle yönetilen ülkenin devlet başkanı Hu Jintao, başbakanı ise Wen Jiabao.

5000 yıllık yazılı bir tarihi olan Çin Günümüz medeniyetinin temel taşlarını oluşturan kâğıt, barut, pusula ve matbaacılık gibi pek çok buluşun sahibi.

Çin nüfusunun %92'sini Han ulusu olarak bilinen etnik Çinliler oluşturuyor, bunun dışında 55 etnik grup var. Bunlardan biri Uygur Türklerinin yaşadığı bizim Doğu Türkistan dediğimiz Sincan Uygur Özerk Bölgesi.

Çin, birçok dinin bir arada bulunduğu bir ülke. En yaygın din Budizm, Taoizm’de yaygın. İslamiyet, Hıristiyanlık sonra geliyor.

Çin dünyada en fazla döviz rezervine sahip ülke. Döviz rezervleri 350 milyar doların üzerinde. Japonya’dan sonra dünyada en fazla otomobil üreten ikinci ülke. 1000’den fazla yolcu uçağı var. Yılda 406 milyon kişi uçakla uçuyor.
Kişi başına düşen milli gelir 1304 dolar. Enflasyon 4,3, büyüme oranı 9,2.  Eğitim parayla, üniversitelerin yıllık ücreti 2000 dolar. Sağlık hizmetleri de paralı.

Ortalama ömür hem kadınlar hem erkeklerde 80’in üzerinde. Gezimiz sırasında hiçbir Çinlinin yaşını doğru tahmin edemedik, minyon tipleriyle çok daha genç gözüküyorlar. Bir aile tek çocuk yapabiliyor. İkinci çocuk isteyenler devlete 35 bin dolar ödemek zorunda.

Çin parasının adı Yuan. 1 Türk Lirası= 4,8 Yuan civarında. Çin yeme içme, alışveriş yönünden Türkiye’ye göre daha ucuz sayılır. Hele taksi ücretleri kıyaslanmayacak kadar ucuz. Pekin’de ilk akşam Hou Hai’den (arkadaki deniz) otelimize yaklaşık 20 km taksi ile yolculuk yaptık ödediğimiz para 48 Yuandı (10TL).

Pekin, çok temiz ve düzenli bir başkent. Geniş yollar, bakımlı gökdelenler şehrin her yerinde. 2008 yaz olimpiyatları nedeniyle şehir yeniden elden geçirilmiş.

Pekin’de kaldığımız 3 gün buyunca; Gök Tapınağı, Yasak Şehir,
Çin Seddi ve Tiananmen Meydanı gezdik. Benim en çok merak ettiğim, aslında en çok bilgi sahibi olduğum Çin Seddi idi. Çin Seddi beni gerçekten çok etkiledi, heyecanlandım ve şaşırdım. Birçok noktadan Çin Seddine ulaşmak mümkün. Biz Pekin’e 85 km uzaklıkta bulunan Jinshaling’e gittik.

Çin Seddi'nin tarihi 2000 yıl öncesine kadar uzanıyor. Çin'in ilk imparatoru Qin Shihuang, M.Ö. 221 yılında Çin'i birleştirmiş. Qin Shihuang, kuzeyde yaşayan Hunların saldırılarını engellemek için Çin Seddi'ni inşa ettirmiş.

Seddin yıkılmış olan kısımlarıyla birlikte uzunluğu 6.000 kilometreyi buluyor. Blok tuğlalardan yapılan Çin Seddi'nin yüksekliği 7–8 metre, genişliği ise 6 m civarında, üzerinde 5 at yan yana yürüyebilir.Set boyunca birkaç yüzer metre arayla yangın kuleleri bulunuyor.
        
Fotoğraf: Levent karacaoğlu / Çin Seddi

İmparatorluk Sarayı Müzesi (Gu Gong) 72 hektarlık bir arazi üzerine kurulmuş, uğurlu sayıldığı için 9999 odası bulunan saray yaklaşık 500 yıl boyunca halka kapalı tutulduğu için yasak şehir adını almış.
        
Gök Tapınağı, Pekin’in en büyük parkı olan Tiantan Parkı içinde bulunuyor. Tek bir çivi çakılmadan inşa edilen 37,5m yüksekliğindeki Hasat Duası Sarayı muhteşem.
Çinliler çok hareketli insanlar. Meydanlarda oturan, çimler üzerinde yatan, bir şeyler yiyen, cep telefonunu karıştıran kimseyi görmedim. Sabah erken saatlerde Tiantan Parkında salon dansları yapan, tüylü top oynayan, Tai ci yapan yüzlerce Çinli içinde hiç şişman insan görmedim. Herhalde bunda yeme içme kültürünün de etkisi var.
        
Fotoğraf: Levent Karacaoğlu / Pekin Caddelerinde 

Çin mutfağı sağlıklı bir mutfak. Tuz ve ekmek yok, yağı az kullanıyorlar. Yemekler buharda pişiriliyor, yemek pişmeye yakın wok tavasında kısa süre çevriliyor. Bu arada istiridye yağı ilave edilerek yemeğin parlak olmasını ve göze hoş gözükmesini sağlıyorlar. Mutfaklarında et, tavuk, balık kadar sebzeye de yer veriyorlar. Tarihleri boyunca birçok kıtlık yaşayan Çinlilerin yemedikleri şey neredeyse yok. Ancak biz 20 kişilik bir turla gittiğimiz için Çin yemeklerini Türk damak tadına uyarlanmış şekliyle gerçekten zevkle yedik.
Yuvarlak yemek masasın ortasında dönen 2. masaya her öğünde en az 13–15 çeşit yemek geldi ve isteyen beğendiği yemekten istediği kadarını tabağına alarak yedi. Çin adetlerine göre sofraya en son çorba geliyor, çorbanın malzemesi menüdeki yemeklerin malzemesine sahip.
Çay yemekten sonra değil, yemekle birlikte sunuluyor. Çay Çin’de gündelik hayatın ve yemeklerin ayrılmaz bir parçası. Sağlığa faydası kanıtlanan yeşil çay ile hoş, dinlendirici kokusu ve yumuşak içimiyle beğenilen yasemin çayı Çin’in dünyaya en güzel armağanı herhalde.
        
Dünyadaki en büyük şehir meydanı olan Tiananmen, Pekin’in tam ortasında bulunuyor. 44 hektar büyüklüğündeki meydanda 1989 yılında öğrenci gösterileri sırasında trajik olaylar gerçekleşmişti. 1 milyon kişi alabilen meydanı gezdik, topluca hatıra fotoğrafı çektirdik.
        
Ayrıca Pekin’in eski kültürü ve yaşam havasını bizzat solumak için çekçeklerle hutonglarda dolaştık, Çinli bir aileyi yakından tanıma fırsatı bulduk, Yazlık Sarayı gezdik. Çok güzel bir salonda nefis bir Kung Fu Show izledik. Çin’de 2. durağımız Xian’a Pekin’den Çin havayolları uçağı ile 1saat 45dakikada ulaştık.
        
Xian (Şian) tarihi binlerce yıl öncesine dayanan, bugün 6 milyon nüfusa sahip sanayi şehri. İpek ticaret yolunun başlangıç noktası olması Xian’ın Çin uygarlığının hazine sandığı olmasında etkilidir herhalde.
        
Xian’da 14,5 km uzunluğundaki dikdörtgen şehir surlarını, Çan kulesi, Davul Kulesi, Büyük Yaban Kazı Pagodası, Müslüman mahallesi ve Ulu Camii gezdiğimiz yerler.

Hayatımda ilk kez opera binasına gittim ama opera izlemek için değil. Eskiden opera olarak kullanılan binada koltukları sökmüşler, yüzlerce turistin yemek yediği bir gösteri salonuna dönüştürmüşler. Akşam yemeğimizi yerken müzik ve dans gösterisi Tang Dynasty Show izledik.
Fotoğraf: Levent Karacaoğlu / Tang Dynasty Show

Xian’da Çin’in en değerli arkeolojik hazinesi olan Toprak Savaşçıları (Terra Cotta) bulunuyor. Xian’a 30 km uzaklıkta bulunan Qin Hanedanı Ordusunun Toprak Savaşçıları ve Atları Müzesi’ne 1 gün ayırdık.
Bu harika yapıt rastlantı sonucunda, 1974 yılında kuyu kazan köylüler tarafından bulunmuş. İmparator Qin henüz hayattayken M.Ö. 246 yılında başlanan mezarının inşası 40 yıl sürmüş, inşaatta 700 bin kişi çalıştırılmış. Mezarın temeli dörtgen şeklinde, güneyden kuzeye 350 metre uzunluğunda, doğudan batıya 345 metre genişliğindedir; 76 metre yüksekliğinde toprak bir piramit şeklinde.

Boyları 183 – 195 cm arasında değişen bu heykel askerlerin her birinin yüz ifadesi farklı. Kazı alanında çoğu hala toprak altında 8000 asker, 520 atıyla birlikte 130 savaş arabası, 150 süvari atı bulunduğu tahmin ediliyor.
Fotoğraf: Levent Karacaoğlu / Terra Cotta Ordusu

Qin Shihuang Mezarı ve Terra Cotta Ordusu dünyanın 8. harikası olarak kabul ediliyor. 1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları listesine alınmış.
2 gece kaldığımız Xian’dan güzel duygularla ayrıldık. 2 saatten kısa süren uçak yolculuğu sonunda Çin’in en kalabalık (31 milyon) eyaleti olan Çongçing’e ulaştık.

Çongçing, 6300 km uzunluğa sahip dünyanın Nil ve Amazon’dan sonra 3. büyük nehri olan Yangtze’nin en önemli limanına sahip.
Yangtze nehrinde 3 gün sürecek gemi yolculuğu ile yaklaşık 600 km sonra Yichang şehrine ulaşacağız. Victoria Katarına adlı nehir gemisinin kalkmasına daha çok zaman var, Çongçing şehir turu yapıyoruz. Pandaları ile ünlü hayvanat bahçesine, şehir meydanına ve kapalı pazarına gidiyoruz. Kafes içinde alıcısını bekleyen kaplumbağalar, kurbağalar ve yılanlar, kanatlı hayvanlar, bize tanıdık gelen gelmeyen sebze ve meyveler. Pazar gezmeyi zaten çok severim, bu fırsatı kaçırmadım.
Bir yandan fotoğraf çekerken bir yandan da daha önce hiç görmediğim yiyecekleri tanımak için hızlı bir tur attım.

Toplam 266 yolcu kapasiteli, 98 m uzunluğunda, 6 katlı gemi gecenin karanlığında Çin’in doğusuna, Yichang’a doğru ilerlemeye başladı. Sabırsızlıkla sabahın olmasını bekliyoruz, yarın nasıl bir coğrafyada uyanacağız acaba.
Footoğraf: Levent Karacaoğlu / Yangtze Nehri 

Sabah herkes üst güvertede toplandı, güneşin doğmasını beklerken çamurlu Yangtze nehrinde ilerleyen gemiden etrafı izlemeye başladı. Nehrin genişliği bazı yerlerde 1000 m geçiyor, Nanjing’de Yangtze nehir köprüsü tam 1577 m uzunluğunda. Derinlik ise 90 – 140 m arasında değişiyor. Etraf yüksek dağlar, ilginç görünümlü tepelerle çevrili.
Hoş geldiniz partisi veren ve elimizi tek tek sıkan kaptan Gong Ju Cheng çok genç, gemide herkes çok sempatik ve güler yüzlü.

Geceleri tam yol giden gemimiz gündüzleri nehir kenarındaki ilginç yerlerde mola vererek oraları ziyaret etmemizi sağladı. En çok merak edilen yerde nehir yolculuğunun son günü ulaşacağımız Üç Boğazlar Barajı idi. Bu barajın yapımına 1992 yılında başlanmış ve kısa süre önce bitirilmiş.
25 milyar dolara mal olan 2309 m uzunluğundaki baraj dünyanın en büyüğü. Victoria Katarına adlı gemimiz, baraj gölü seviyesinden 90 m aşağıda bulunan Yangtze nehrine 5 büyük havuz asansörünü kullanarak indi. Bu sistem müthiş işliyor, sanırım aynı sistem Panama Kanalında da var.
        
Nehir yolculuğumuz bitti, ama Yangtze yoluna devam edecek. Doğu'ya doğru akarak Shanghai’den (Şangay) Doğu Çin denizine dökülecek.

Yichang’da bindiğimiz uçak, Çin’de son 3 gecemizi geçireceğimiz Shanghai’ye vardığında Çin’in gelişmişliğini bir kez daha tanık olduk.

Shanghai yapılanlarla birlikte 4000’den fazla gökdelene sahip, Çin’in en zengin, modern yaşama sahip, hareketli finans şehri.
Mayıs-Ekim 2010'da Expo 2010 Dünya Fuarı'na ev sahipliği yapacak.
Yeşil Buda Tapınağı, Yu yuan Bahçeleri, ünlü alışveriş caddesi Nanjing, Çin akrobasi şovu gideceğimiz yerlerden bazıları.
Fotoğraf: Levent Karacaoğlu / Oriental Pearl TV Tower

Bunlardan biri 468 metre yükseklikteki "Doğu'nun İncisi" adı verilen televizyon kulesi. Shanghai'nin manzarasını seyretmek için ideal bir yer. Hızlı asansörle sadece 40 saniye içinde kulenin 263. metre yükseklikteki en büyük küresine çıktığımızda yılan gibi kıvrılıp akan Huangpu nehrindeki gemileri ve Shanghai’yi 360 derecelik açıyla görme şansına sahip olduk. Bir alt katta gezindiğimiz zemin cam olunca altımızda kalan parkı, yolları, arabaları, evleri korkarak seyrettik. Shanghai Longyand tren istasyonu ile Pudong Havaalanına arasında hızı saate 430 kilometre olan Maglev (Manyetik) treni denemek ise nasip olmadı. 
Kısmetse bir daha ki sefere diyerek, Pudong’a otobüs ile gidiyoruz ve 11 saat sürecek olan Shanghai – İstanbul yolculuğumuz için gece yarısı THY’nın yine Bursa uçağına biniyoruz. Hoşçakal uyanan ejderha, hoşçakal Çin.  
Ağustos, 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder