12 Ekim 2014 Pazar

MİDİLLİ

KALİMERA LESVOS, MERHABA MİDİLLİ


Fotoğraf: Levent Karacaoğlu

Yıllardır Dikili’ye her gidişimde göz göze geldiğim Midilli adasını herkes gibi bende keşfetmek ve oralardan bizim buralara bakmayı hep arzu etmişimdir.

Bu arzum 7 – 9 Mayıs 2010 tarihleri arasında Bergama Ticaret Odası ve Bergama Amatör Fotoğraf Sanatı Derneği üyelerinden oluşan 83 kişilik toplulukla gerçekleşti.


Ticaret Odası üyeleri Kalloni’de açılacak karma fuara, fotoğraf derneği üyeleri ise Midilli şehrinde açılacak olan “Dün ve Bugün” konulu ortak fotoğraf sergisine katılmak için Dikili limanından Eşref kaptanın yönetiminde Zehra Jale feribotu ile ayrıldık.


Dikili -  Midilli arası 18 deniz mili ve yolculuk süresi 1,5 saat. Kısa süren pasaport ve vize işlemlerinden sonra Gera körfezi kıyısında Midilli şehir merkezine 6 km uzaklıkta bulunan Mytılana Village adlı otelimize yerleştik.  

Akşam coşkulu Yunan müziği eşliğinde bizlere hiç yabancı olmayan yemekleri ve mezeleri tattık. Dört kişiden oluşan Yunan halkoyunu ekibine Bergama ekibi de katılınca eğlenceli güzel saatler yaşadık.


Edremit körfezine iyice sokulmuş, Yunanistan’ın Girit ve Eğriboz adasından sonra en büyük üçüncü adasını biz Türkler Midilli olarak adlandırıyoruz. Aslında Midilli adanın doğusunda, Türkiye’ye bakan yüzünde bulunan en büyük şehri, başkenti.                                  


Tam olarak Ayvalık’ın Tuzla bölgesinin karşısında. Yunanlılar bu güzel adaya Lesvos adını vermiş. Antik yunan lirik şairi, Afrodit kültü rahibesi, ilk kadın şair Sappho M.Ö 630 yılında Lesvos’da doğmuş.


Midilli adası 3Temmuz 1462’de Fatih Sultan Mehmet döneminde fethedilmiş ve Balkan harbine kadar (1913) Osmanlı yönetimde kalmış. Ünlü Türk denizcisi Barbaros Hayreddin Paşa (Hızır Reis) 1478’de bu adada dünyaya gelmiş.
1923 yılında yapılan mübadelede adadaki Türk nüfus Anadolu'daki Rum nüfus ile yer değiştirmiş.                                                                   

1631 km karelik adanın tamamında yaklaşık 100,000 kişi yaşıyor.  Adanın güneyinden kuzeyine doğru uzanan iki büyük körfez var. Büyük olan Kalloni, küçük olanı ise Gera körfezi. Adanın dokuz ayrı bölgesinde termal şifalı su var. Osmanlı döneminde yapılmış hamamlar bugün yok olmak üzere. Midilli şehrinin kuzeydoğusunda bulunan Thermi bugün kaplıcaları ile tanınıyor.



Ada ekonomisi tarım, balıkçılık ve turizmle ilgili. En çok tahıl, turunçgiller, tütün, karpuz ve patates yetiştiriliyor. Ayrıca balıkçılık ve hayvancılık yapılıyor.
11 – 13 milyon zeytin ağacından ise yılda 50 bin ton dolayında zeytinyağı çıkarılıyor.                                                                 

Midilli zeytin ve zeytinyağı ile tanınmış ama otelde açık büfe kahvaltıda verilen tek seçenek yeşil zeytini hiç kimse beğenmedi. Zeytin memleketinde neden güzel bir zeytin yiyemediğimizi rehberimiz Fatih Avdan’da açıklayamadı.


Fatih bey aslen Adanalı, 1996 yılında turist taşımacılığı yapmak için İstanbul’dan Ayvalık’a gelmiş. İlk seferinde, Midilli’de Hakim olarak çalışan şimdi eşi olan Yunanlı bayanla tanışmış ve sonunda evlenerek Midilli’nin eniştesi olmuş. Midilli’de geçirdiğimiz 48 saat boyunca Fatih Bey bize her konuda yardımcı oldu.

Adada yaşayan başka Türklerle de karşılaştık. İstanbul’da üniversite öğrenimleri sırasında tanışan ve evlenerek buraya yerleşen Eskişehir’li Fatoş Hanım ve eşi Yunanlı Aris fotoğraf sergisinin açılışında Türkçe-Yunanca çevirmenlik yaptılar.
Yine sergi açılışında tanıştığımız 1,5 yıldır adada yaşayan Artvin Şavşat’lı Erdal Gümüş. Erdal adanın batısında koruma altına alınan doğa harikası Lesvos fosilleşmiş ormanında Yunanistan’ın Ege Üniversitesi adına araştırmalara katılan bir doktora öğrencisi.

Türkiye’de 19 Mayıs Üniversitesi coğrafya bölümünü bitirmiş ve bir süre burada çalıştıktan sonra Midilli’ye gelmiş.
Burada bulunduğu kısa süreye çok şey sığdırmış, ortak sergi açtığımız Midilli Fotoğraf Sanatı Derneğine üye olmuş, hatta ilk kişisel fotoğraf sergisini burada açmış. Yerli halkın selam verdiği, halini hatırını sordukları sıcakkanlı gencimiz bugünlerde GEOMED 2010 sempozyumunda bildiri sunmak üzere Antalya’ya gelecek.

Midilli’de 30 yıl önce kurulmuş olan Fotoğraf Sanatı Derneği (F.E.M) ile Bergama Amatör Fotoğraf Sanatı Derneği kısa bir süre önce tanıştı. Ortak hazırlanan projeye göre 15 eski 15 yeni Bergama ve Midilli fotoğraflarından oluşan toplam 60 fotoğrafın yer aldığı sergi ilk olarak Midilli kültür merkezinde açıldı.                                                                                                                                        
Sergi açılışında F.E.M başkanı Stratis Tsoulellis ve BEAFSAD başkanı olarak ben, iki toplumun dostluğunu, fotoğrafın ve sanatın bu dostluğun artmasında daha da katkı sağlayacağını belirttik.
Bu sergi yeni kurulan ve 1. yaşını yeni kutladığımız derneğimizin ilk yurtdışı sergisi olması üyelerimizi ve tüm Bergama heyetini heyecanlandırdı.

“Dün ve Bugün” adlı ortak fotoğraf sergisi 74. Bergama kermesinde 8 Haziran 2010, Salı günü saat 19.00’da Bergama Küplü Hamamda açılacak ve 13 Haziran 2010, Pazar gününe kadar açık kalacak.
Midilli’den gelecek olan F.E.M dernek üyeleri ve ziyaretçileri herhalde kermese ayrı bir renk katacaktır. Bergama’da yaşayan tüm fotoğraf meraklılarını ve vatandaşlarımızı sergimize davet ediyoruz.

9 Mayıs Pazar günü otelimizden kahvaltı sonrası ayrıldık. Yerel rehberimiz ve Fatih Bey eşliğinde otobüsü dolduran Bergama kafilesi ile Kalloni’ye doğru yola çıktık. Kafileden bazı arkadaşlar kiraladıkları özel araçlarla adayı kendileri dolaşmayı tercih ettiler.
Araç kiralama bedeli günlük 30 euro, bir günde yaklaşık 30 euroluk benzin harcaması ile adayı gezmek herhalde mümkün.

Kalloni 6000 nüfuslu bir balıkçı beldesi, sardalyesi meşhurmuş. Ağustos ayında festivali yapılıyormuş. Sabah erken saatlerde yakalanan sardalyeler hemen tuza yatırılıyormuş yaklaşık 5 saat tuzda kalan sardalyeler öğleyin çiğ olarak müşterilere sunuluyormuş. Adalılar buna Akdeniz sushisi adını vermiş.
Kalloni aynı zamanda geniş bir ovaya sahip, tarım yapılıyor. Halkı çok sıcakkanlı ve dost insanlar. Bizim nereden geldiğimizi ve kim olduğumuzu öğrenince mutlu oluyorlar.  
Hemen hemen hepsinin bir büyüğü Türkiye’den gelmiş. İzmir, Bergama, Aliağa, Ayvalık, Assos, Foça gibi ege sahil şehirlerimizde dünyaya gelmiş ve yaşamışlar.
Türkiye Yunan vatandaşlarına vize uygulamadığı için çok kez ülkemizi ziyaret etmişler, hatta her hafta pazarlarımıza alışverişe gelenler var.

Kalloni’den sonra adanın kuzeyine doğru önce Petra’ya daha sonra adanın en bakımlı ve en güzel yerleşim yeri Molivos (Mithymna) gidiyoruz. En tepede yerleşmiş ortaçağ kalesinden denize kadar ulaşan evlerin hepsi taş ve ahşaptan yapılmış. Kaleden denize ulaşan taş döşenmiş yollar dar ama bakımlı, evlerin küçük ama bakımlı bahçelerinde rengârenk hanımeli, yasemin ve begonviller misafirleri karşılıyor.

Boyasız, bakımsız, çiçeksiz ev görmek mümkün değil, aslında bu konuda kendimizi eleştirmemiz gerekiyor. Evlerimizin içine ve dışına çok para harcıyoruz, gösterişe çok önem veriyoruz ama içinde yaşayana veya dışarıdan gelen misafire huzur verecek bahçesini çok az para harcayarak sevimli hale getiremiyoruz. Bu sadece evlerimiz için değil, şehirlerimiz, sokaklarımız, parklarımız içinde geçerli.
Molivos’un Avrupa’nın çok uzun zamandır en önde gelen tatil beldesi olduğunu duyunca hiç şaşırmadım.

Öğle yemeği saati geçti karnımız açıktı, ancak sabretmek gerekecek. Çünkü programa göre Molivos’un doğusunda bir sahil köyünde; Skala Sikaminias’da yemek yiyeceğiz.
Küçük ama sevimli balıkçı köyü, sahilde birçok balıkçı lokantasında zor yer buluyoruz.

Adanın batısı hariç bir daire çizerek biraz sonra Midilli limanına ulaşacağız ve saat 18.00 de bizi bekleyen Eşref kaptanın Jale gemisi ile Dikili’ye döneceğiz.


Ancak sırada etleri ve süt ürünleri ile meşhur Mandamados var. Köyün içinde bulunan bir mandıradan yöresel peynirlerden alıyoruz, kızartmaya uygun olanlardan.
Mandamados’da tüm Yunanlılar için kutsal sayılan 17. yüzyıldan kalma Takslarhon Manastırını zamanımız kalmadığı için ziyaret etmeden, adanın kuzeydoğusundan güneyine doğru, Türkiye sahillerine bakarak Thermi üzerinden Midilli’ye döndük.

Bizim Midillide bulunduğumuz günlerde Türk basınında en çok yer alan haber Yunanistan’daki ekonomik kriz haberi idi. Ancak ben şahsen ekonomik krizi göremedim.
Son model motosikletler ve arabaları Midilli sokaklarında görmek mümkün. 

Yunanlılar sandığımdan daha da az sessiz ve sakin çıktı. Akdenizli olmaları nedenleriyle İtalyanlar ve bizim gibi hızlı ve bağırarak konuşacaklarını düşünmüştüm ama yanılmışım.  Ben Yunanlıları daha doğrusu adalıları; rahat, sakin, sade, kendinin ve yakınlarının zevkini düşünen, cana yakın ama yine de mesafeyi koruyan, yaşamayı seven insanlar olarak tanıdım.
Kriz olan bir ülkede esnafın işyerini saat 14.00 civarında kapatarak tatile girmesini, akşam olunca kahve, bar ve nefis deniz ürünlerinin bulunduğu Restaurantları doldurmasını beklemiyordum.

Midilli yemek ve mezeleri, deniz ürünleri biraz farklıda olsa bizim tatlarımıza çok benziyor. Bezelyeden yapılmış fava, bütün olarak kızartılmış veya ızgara yapılmış kalamar ya da vantuzları üzerinde ahtapot, uzolu Midilli köfte bildiğimiz tatlar ancak yapılışı farklı.
Pirinçli veya peynirli kabak çiçeği dolması, saganaki adı verilen peynir kızartması, değişik otların karışımıyla yapılan mücver, cacık, üzerinde koca bir dilim beyaz peynirin bulunduğu domates salatası. Fiyatlar bize yakın, hatta Cunda balık resturantlarından daha ucuz.

Ancak Midilli çarşısında dolaşırken bazı fiyatları pahalı buldum. 1 kilo; kuru fasulye 5.50, kuru nohut 4.80, domates 2.80, 1 adet enginar 1.50 euro etiket taşıyordu. Rehberimizden aldığım bilgilere göre en ucuz kiralık ev 300 eurodan başlıyordu. Midilli’de çalışan öğretmenin maaşı 900 ile 1500, hakim maaşı 2800 euro imiş.

48 saat süren kısa tatilimiz bitti, akşama doğru bu güzel adayı, sıcak ve samimi dostlarımıza el sallayarak, Kalispera Lesvos, iyi akşamlar Midilli diye sesleniyoruz. 

Mayıs, 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder