26 Şubat 2015 Perşembe

İSRAİL


KUTSALLIĞIN İZİNDE 109.207 ADIM

Yüzölçümü: 22.145 km²                     
Nüfus: 7.282.000                                          
Dağılım: %76,2’si Yahudi, %19,2’si Arap (çoğu Müslüman), ve geri kalan %4,3’lük kısım ise Dürziler, Çerkezler ve diğer küçük topluluklardan oluşmaktadır.      


                       

Uluslararası kabul edilen Başkent,Tel Aviv.
İsrail Meclisine (Knesset) göre Kudüs.

Resmi Diller: İbranice, Arapça
Yol tabelaları: İbranice, Arapça ve İngilizce
Para birimi: 1 Yeni Şekel ₪ (ILS veya NIS)  = 100 agorot.
100$: 388,217 ILS, 100TL: 156,805 ILS (9.2.2015’de)

Okuryazar: % 97
Trafik sağdan.
Elektrik prizleri 3’lü. Ancak Türkiye’den götürülen 2’li fişleri rahatlıkla kullanabilir.

Kutsallığın izinde 109.207 adım

2 Haziran 2014 günü Pegasus Havayolu şirketinden aldığımız kampanyalı uçak bileti ile (İstanbul -Tel Aviv – İstanbul gidiş / dönüş 2 kişi 458 TL) İsrail gezimiz için hazırlıklara erken başlamış olduk.

Tur şirketleri ve rehberler eşliğinde bile yaptığımız yurtdışı gezilerimiz öncesinde mutlaka o ülke / şehir hakkında her konuda bilgi toplar, kitaplar okurum.
Türkiye’de İsrail ve Kudüs için yazılmış Türkçe gezi rehberi yok.
Kudüs konusunda yazılan kitaplar ise buranın Türk ve İslam tarihini açıklamaktan öteye gidemiyor.

İsrail seyahati öncesi satın aldığım “Kutsallığın Başkenti Kudüs” Kerim Balcı – Aykut İnce 
(Timaş Yayınları), “Kudüs Gezi Rehberi” Murat Duman (Kaynak Yayınları), “Evliya Çelebi’nin izinde Kudüs Seyahatnamesi” İbrahim Ethem Polat (Bengü yayınları) ve Falih Rıfkı Atay’ın  “Zeytindağı”nı tekrar okudum.
Bunların dışında internette yayınlanmış çok sayıda Türk seyyahın anılarını, gezi izlenimlerini tekrar tekrar inceledim, okudum. İsrail ve Kudüs’ün turizm konulu web sayfalarından haritalar, krokiler indirdim.

Uçak biletlerini aldığım Haziran ayından seyahatimizin gerçekleşeceği 28 Ocak 2015 tarihine kadar Türkiye ile İsrail arasında gerginlikler çoğalıp azalsa da hiç bitmedi. Çevremizden işittiklerimizin çoğunluğu da olumsuz şeylerdi.
Güvenlik sorunu, savaş, patlayan bombalar, İsrail’e giriş ve çıkışta Ben Gurion Havalimanında yolculara yapılan uzun sorgular…..

28 Ocak ile 3 Şubat 2015 tarihleri arasında eşimle birlikte gerçekleştirdiğimiz 6 gecelik İsrail seyahatimiz hiçbir olumsuzluk yaşamadan, keyifle anlatılacak anılarla, geride dostluklar bırakarak sona erdi.
Bırakın güvenlik sorunlarını, bombaları yüksek sesle konuşan kavga eden iki kişi bile görmedik. Adi suça tanık olmadık, polis veya askerin kimlik kontrolüne bile tanık olmadık. Ülkeye girişimiz, çıkımız şimdiye kadar yaşadığımız en kısa süren kontrollerdi.

O kadar şanslıydık ki, Kudüs’ün en soğuk ayı olarak bilinen ocak ayında geçtiğimiz yıllarda karla kaplanan Kudüs ve diğer şehirlerde adeta yaz mevsimini yaşadık. Gündüzleri hava sıcaklığı 16° ile 23° arasındaydı. Tel Aviv – Kudüs arasındaki 60 km’ lik karayolunun çevresi beyaz çiçekleri ile çok güzel bir görüntü oluşturan badem ağaçları ile süslüydü.




Bir ülkeyi, kenti gezmenin, fotoğraflamanın en iyi yolu yürümek olsa gerek.
Eşimle bu konuda da aynı fikirdeyiz ve iyi yürüyüşçü sayılırız.

İsrail Seyahatimizde Kutsallığın izinde;

28 Ocak: 16.891,
29 Ocak: 25.100,
30 Ocak: 18.785,
31 Ocak: 11.161,
1 Şubat: 17.463,
2 Şubat: 16.995,
3 Şubat günü: 2.812, 
7 günde toplam: 109.207 adım atmışız.

28 Ocak 2015 Çarşamba günü saat 07.10’da İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanından havalanan Pegasus’ un 737-800 İremnur adlı uçağı yaklaşık 1 saat 50 dakika sonra İsrail’in ilk başbakanının adını taşıyan Tel Aviv Ben Gurion Havalimanına indi.

Pegasus saat konusunda çok hassas. Ancak uçuş sırasında ikramların hepsi paralı. Uçakta dağıtılan fiyat listesine göre; Kahve + kek 5 €, su 1,5 €, Cola 3 €, ızgara dana menü 12 €.
Ben Gurion Havalimanı çok sakin, neredeyse bizden başka yolcu yok. Çok kısa süren pasaport kontrol ve giriş işleminden sonra bagajlarımızı alıyoruz.

İsrail polisi bize bile sormadan pasaportumuza damga vurmadı, bunun yerine pul büyüklüğünde üzerinde giriş tarihi ve kimlik bilgilerimizin bulunduğu bir kâğıt verdi.Bunun nedeni pasaportunda İsrail damgası bulunanları Arap ülkelerinin kabul etmemesi.

Ruti Bahar

Daha önce İsrail’i ziyaret etmiş arkadaşlarımın gezi notlarından kendilerine rehberlik yapan kişinin Ruti Bahar adında İstanbul doğumlu bir Yahudi olduğunu duymuştum. Sempatik, cana yakın ve içten biri olan Ruti ile internet sayesinde tanıştık ve kısa sürede sanki çok eskiden beri birbirimiz tanıyormuş gibi dost olduk.                     



Ruti Kudüs İbrani Üniversitesini bitirmiş, Tel Aviv’de yaşıyor, 3 çocuk annesi profesyonel turist rehberi.

Ruti bizi havalimanında karşılayacağını, akşama kadar dolaşarak Kudüs’te bulunan otelimize kadar götüreceğini söylemişti. Her şey yolunda gitti ve tam sözleştiğimiz saatte yolcu çıkış kapısının hemen önünde buluştuk.
Ruti’nin kırmızı küçük Suzuki arabası ile Kudüs’e doğru yolculuğumuz koyu bir sohbet ile başladı. Konuşmayı ikimizde çok sevdiğimiz için yol çok kısa geldi.


Yol üzerinde bulunan bir akaryakıt istasyonunda sabah kahvaltısı için kısa bir mola.
Tipik bir İsrail kahvaltısında, konserve balık, avokado, yoğurt, tahin sos, omlet, domates, salatalık söğüş var.


Ein Karem köyü

Kudüs’e yaklaşırken yolun sağında vadinin iki yamacında dağınık bir yerleşimi olan Ein Karem adlı bir Arap köyüne uğruyoruz. 
Ocak ayının sonunda bahar gelmiş, badem ağaçları bembeyaz çiçek açmış. 

MS.27 yılı civarında İsa'yı Şeria Nehri'nde vaftiz ettiği inanılan Vaftizci Yahya Ein Karem’de doğmuş. Ein Karem daha çok Hıristiyan hacıların uğrak yeri. 

Kudüs merkeze araba ile 20 dakika uzaklıkta olan bu köye hafta sonları yeme – içme amaçlı çok ziyaretçi geliyormuş.



Montefiore ve değirmeni

Artık Kudüs’e geldik, Ruti bir yel değirmeninin tam önünde aracını park etti.  Profesyonel bir rehberin anlatımıyla değirmenin öyküsünü anlatmaya başladı.

19 yüzyıl Yahudileri arasında çok önemli yeri olan Montefiore İngiltere’de başlayan hayatı boyunca hep insanların yardımına koşmuş.         

1834 yılında İngiltere’de kölelerin özgürleştirilmesi için Montefiore ve bacanağı şahsi servetinden 20 milyon poundluk bir fon kurup 1835 yılında İngiltere tarihi için çok önemli bir kanunun çıkmasına ve İngiltere’de köleliğin kaldırılmasını sağlamışlar. 

Daha sonraki yıllarda İngiltere’ye yaptığı başka katkılar nedeniyle Kraliçe Viktorya tarafından Montefiore’ ye  “Sir” asalet unvanı verilmiş.
1855 yılında Kudüs’e gelen Sir Mose Montefiore eski Kudüs’ü çevreleyen duvarların dışında yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere toprak satın almış.    

O yıllarda surlar dışında kalan yerler güvenliği olmayan, dolaşmanın bile tehlikeli olduğu yerlermiş.  Mishkenot Sha’ananim (Huzurlu yaşam Alanı) adı verilen bu bölgeye yerleşimi teşvik etmek için, yerleşeceklere maddi destek sağlayan Montefiore fakirlere bedava un dağıtmak üzere bir yel değirmeni inşa ettirmiş.                           
Değirmen son olarak 2012 yılında Hollandalılar tarafından onarılmış ve çalışır hale getirilmiş.     
Değirmenin çevresinde restore edilen çok güzel iki katlı taş binalar var. 

Bugün bu binalardan biri her konuda eserler vermek isteyen sanatçıların dinlendiği, proje geliştirdiği, eserleri için çalışma yaptığı konuk evi olarak kullanılıyormuş.



Kudüs Tren İstasyonu

Öğle yemeği için Alman Kolonisi yakınlarında bulunan günümüzde kullanılmayan bulunan Kudüs’ün eski tren istasyonuna gidiyoruz. 
Tercih nedenimiz burada park sorunu yok ve sakin. İstasyon binası ve çevresi bugün alışveriş, eğlence, yeme içme yerleri ile dolu.


1998'de kapanan Yafa-Kudüs tren hattının istasyonun karşısında bulunan kervansaray sebebiyle bu terminale Han İstasyonu deniliyormuş.

Her türlü organik gıdanın satıldığı zengin çeşitli bakkalın önündeki büfeye yemek siparişi veriyoruz. Kırmızı patates kızartması, salata, humus, falafel, çeşitli soslar ve eşliğinde Maccabee bira.

Zeytindağı

Otele gitmeden ve hava kararmadan sırada Zeytindağı var. Zeytindağı Kudüs denince ilk akla gelen yerlerden biri.                                   
Falih Rıfkı Atay’ın I. Dünya Savaşında yedek subay olarak görevli gittiği Kudüs Zeytindağı’nda bulunan Cemal Paşa’nın karargâhından bölgenin ve Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu durumu ortaya koyan ortaokul çağlarında okuduğum “Zeytindağı” kitabını hatırlayarak Kudüs’ü buradan seyretmek çok farklı bir duygu.

Güneş batmak üzere, kızaran güneş ışıkları tam karşımızda bulunan Kubbet-üs Sahra’nın altın kubbesini daha da ihtişamlı yapmış. Hemen solunda Mescid-i Aksa Cami ve ağlama duvarının hemen arkasında minaresi.  
                             

Eski Kudüs’ü çevreleyen surların bize bakan tarafında Hz. Ömer döneminde kapatılan Altın Kapı (Golden Gate) ve o taraftaki surun dışında Müslüman mezarlığı var.                                     

Aşağıda uzanan vadi Kidron Vadisi ve bizim bulunduğumuz Zeytindağı eteklerinde mermerden yapılmış dikdörtgen biçimli Yahudi mezarları var (150.000 civarında).                     

Yahudilerde sürekli bir Mesih beklentisi var. İnançlarına göre kıyamet günü ölüleri diriltecek olan sur bu vadide çalınacak. 
İlk canlanacak kişiler Altın Kapı’nın karşısında bulunan bu mezarlarda yatanlar olacağı için mezar fiyatlarının çok yüksek olduğunu duymuştum.     

Ancak Ruti’nin İstanbul’da babasının mezarı için çok daha yüksek ücret ödediğini duyunca çok şaşırdım.


Legacy Otel, güle güle Ruti.

Akşam olmak üzere, Ruti bizi kalacağımız otele götürürken 6 gece yerine 5 gece bu otelde kalmamızı son gecemizi Tel Aviv’de bir otelde geçirmemizi önerdi. Böylece birlikte Kıyı şeridinde Tel Aviv’in kuzeyinde bulunan Hayfa ve Akka’yı birlikte dolaşacaktık.

Legacy oteli internette araştırma sonucu bulmuş ve rezervasyon yaptırmıştık. Kısa sürede giriş işlemi tamamlandı ve odamıza eşyalarımızı bırakmak için çıktık. 

Her şey daha önceden belirtildiği gibiydi. Eski Kudüs’e, Şam kapısına 300m, temiz, bakımlı ve iyi döşenmiş bir oteldi. Buna birde çalışanların sempatik ve yardımsever olması eklenince keyfimiz daha da arttı.

Kısa bir dinlenmenin ardından gün bitmeden eski Kudüs’ün dar sokaklarına attık 
kendimizi.

Kudüs,Jerusalem                               

Nüfus:800.000 

Nüfusun dağılımı: 64% ü Yahudi, 32% si Müslüman ve 2% Hristiyan             

Yüzölçümü: 125 km                                                              
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Kudüs İsrail’in en büyük şehri.Tarihi boyunca, Kudüs, iki defa yok edilmiş, 23 defa işgal edilmiş, 52 defa saldırıya uğramış ve 44 defa ele geçirilip tekrar kurtarılmış.

Eski Kudüs, 1981 yılında Dünya Mirasları arasına girmiş (Ayrıca tehlike Altında Olan Dünya Mirasları arasında)Kudüs, üç semavi din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam için kutsal sayılıyor.

Kudüs, Yahudiler için en kutsal şehir çünkü kutsal kitaplarına göre, İsrail Kralı Davud, Milattan önce Kudüs’ü İsrail Krallığı’nın başkenti olarak inşa etti ve oğlu Kral Süleyman, İlk Tapınağı şehrin içinde kurdu.

Kudüs Hristiyanlar için kutsal şehir çünkü İncil’e göre İsa’nın bu şehirde çarmıha gerilmesinden bundan ve 300 yıl sonra Azize Helena’nın İsa’nın hayatındaki hac noktalarını belirlemesinden gelmektedir.

Müslümanlar için Mekke’deki Mescid-i Haram ve Medine’deki Mescid-i Nebevi’den sonra Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa üçüncü en kutsal yerdir. 



Kudüs Müslümanların 610 yılında ilk Kıblesi olmuş ve Kur’an’a göre Hz. Muhammed 10 yıl sonra Burak isimli bineğe bindirilerek Mescid-i Harâm'dan Recep ayının 27. gecesinde Mescid-i Aksa'ya götürülmüş günümüzde Nebi minberinin bulunduğu alanda bütün peygamberlere namaz kıldırmış, oradan da Miraç minberinin bulunduğu alandan göğe yükselmiş.                                     
Kudüs’te 1204 Sinagog, 158 Kilise ve 73 Cami varmış (2000 yılı verileri).       

Kudüs ve çevresi 1517 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim döneminde fethedildi. Kudüs, Kanuni Sultan Süleyman döneminde zengin, barış içinde bir dönem geçirmiş. 
O günkü Kudüs’ü çevreleyen surlar yeniden inşa edilmiş. 

Osmanlılar Birinci Dünya Savaşı sırasında, 1917’de Kudüs ve çevresinin hâkimiyetini kaybetti.

Eski Kudüs, Old City

Eski Kudüs tamamı surlar (3800m) içinde olan 1km2 lik bir alan. 

Eski Kudüs 4 mahalleden oluşuyor, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve Ermeni mahalleleri. İçlerinde en büyük olanı Müslüman Mahallesi.           
                     

Sağlam, yüksek surlardan içeri girmek için 7 kapısı var, 8. Kapının (Altın Kapı) kapalı olduğunu daha önce belirtmiştim. Bu kapılar; Şam (Damascus) Kapısı, Yeni Kapı, Yafa (El Halil) Kapısı, Zion Kapısı, Dung (Çöp) Kapısı, Lions (Aslanlı /St. Stephen’s) Kapı ve Herods (Çiçek) Kapı.

Biz tüm kapıları kullanarak giriş ve çıkış yaptık. Ancak en çok Şam kapısını ve Yafa kapısını kullandık. 


Şam kapısı görünüşü en güzel ve hareketli olan kapı Kapının girişine göre sağı Hristiyan, solu Müslüman mahallesi.  

Bu kapıyı en çok Müslümanlar kullanıyor. Kapıdan girişten kısa bir süre sonra yol ikiye ayrılıyor. 

Dar sokaklar içinde seyyar meyve ve sebze satan yetiştiriciler, yiyecek - içecek, hediyelik eşya satan dükkânlar var. 

Taze sıkılmış meyve suları ve Arap tatlıları çok lezzetli tavsiye ederim.





Çile Yolu, Via Dolorosa

Şam kapısından girince hemen yakın bir yerde H.Z İsa’nın Çile yolu (Via Dolorosa)  karşımıza çıktı.                                                                 
H.Z İsa Zeytindağı eteklerinde vaiz verirken yakalanmış, çarmıha çivilenerek ölüme mahkûm edilmiş. 

Kendisine taşıtılan çarmıh ile infazın gerçekleşeceği Golgota Tepesi’ne ilerlediği yol Çile yolu olarak adlandırılıyor (Via Dolorosa, Acıların Yolu). 

Bu yolda H.Z İsa’nın çarmıhı taşırken, durakladığı ve zaman zaman da yere düştüğü yerler işaretlenmiş. 

Bu noktaların bazılarında kiliseler inşa edilmiş. Acıların yolunu daha iyi anlamak için tavsiyem Mel Gibson’un yönettiği “Çile” filmini izleyin.





Mescid-i Aksa Alanı

Eski Kudüs şehir surlarının içinde yaklaşık 145 dönümlük alanın tamamına Mescid-i Aksa deniyor. 

Bu alanda Kubbet-üs Sahra, Mescid-i Aksa camii, Burak Mescidi, Minare ve sebiller, çok sayıda oda bulunuyor.


Yahudiler ve Müslümanlar açısından Kudüs’te en kutsal yer olan Tapınak Tepesi. 

Etrafı duvarlarla çevrili ve birden çok giriş kapısı olan Mescid-i Aksa alanına (Bahçe) Müslüman olmayanlar sadece Magrebi kapısından sabah ve öğlen 1,5 saatliğine giriş yapabiliyorlar.

Bunun dışında cami ziyareti sadece Müslümanlara açık.

Eşimle birlikte Aslanlı (Lions) kapıdan çıkmadan önceki son kapıdan giriş yaptık. 
Kapının girişinde İsrail polisi görev yapıyor. 

Polis sadece Müslümanların giriş yapabileceğini söyleyince Türk ve Müslüman olduğumuzu belirttik.       

Önce pasaportumuzu inceledi. Sadece Türk vatandaşı olmak yetmiyor, pasaportta din bölümü olmadığı için Nüfus cüzdanımızı istedi ve hemen arka yüzündeki din hanesine baktıktan sonra girebilirsiniz dedi.

Kapının önünden sadece bahçenin içine bir adım attıktan sonra sandalyeye oturmuş bir Filistinli Arap bu defa bizi durdurdu. 

Pasaport ve kimlik içeri girmemiz için yeterli oldu (Daha önce ziyaret eden arkadaşlarımın anlattıklarına göre bazen kimlik kontrolü dışında Fatiha Suresi ve başka sureleri okutuyorlarmış). 

Burada bir hatırlatma yapmak istiyorum. Kadın ziyaretçiler pantolon ve başı açık olarak içeri giremiyor.Yanınızda bir uzun etek taşıyınız. 
Baş örtmek için bir şal bile yeterli oluyor.

Bahçede ilerleyince alanın büyüklüğü konusunda şaşırıyorum.Belki kod farkından dolayı da olabilir umduğumdan daha büyük bir alandaydım. 

Bu büyük bahçede top oynayan çocuklar, kadınlar, erkekler, yaşlılar gençler ve her milletten Müslümanlar var. 

Yakınımda olan bina sekizgen ve mavi çinilerle kaplı, kubbesi altın kaplı Kubbet-üs Sahra.




Kubbet-üs Sahra, Kayanın Kubbesi

Bu tepe üzerinde inşa edilen Birinci Tapınak MÖ 586 yılında Babilliler tarafından tahrip edilmiş.

MÖ 516 yılında yapımı tamamlanan İkinci Tapınak, MS 70 yılında Romalı General Titus komutasındaki Roma askerleri tarafından yağmalanıp tahrip edilmiş, Yahudiler Kudüs'ten çıkarılmışlar.

Halife Hz. Ömer döneminde Sasaniler ile yapılan savaşlar sonunda Kudüs 614 yılında ilk kez Müslümanlar eline geçmiştir.   
    
                       
Bugün karşımda duran sekizgen bir görünümdeki Kubbet - üs Sahra binası Emevî Halifesi Abdülmelik ibn Mervan, devrinde 687-691 yılları arasında inşa edilmiş. 

Kubbet-üs Sahra bugün hala kullanılabilen en eski ve merkezi kubbe anlayışının uygulandığı ilk İslam binası olarak kabul ediliyor.



Kubbet-üs Sahra Muallak Kayasının üzerine kurulduğu için bu adı almış, yani “Kayanın Kubbesi”. 

Kubbet-üs Sahra’nın içinde kalan Muallak kayasının olduğu bölüm bizim ziyaret tarihimizde bakıma alındığı için göremedik.

Kubbet-üs sahra ilk yapıldığında mozaiklerle kaplanan dış cephesi Kanuni Sultan Süleyman zamanında mermer ve mavi çinilerle kaplanmış. 

1876 yılında ise Sultan II. Abdülhamit’in isteği doğrultusunda Kubbet-üs Sahra’nın dıştan tüm çevresini dolanacak şekilde Yasin Suresi hattı yazılmıştır.

İlk yapıldığında gümüş olan kubbe kaplaması, daha sonra altın kaplamaya dönüştürülmüş, ancak Abbasiler döneminde kurşun tabakalar ile değiştirilmiş.                                                     
1998 yılında Ürdün kralı Hüseyin Kubbet-üs Sahra’nın kubbesinin bakımı ve tamiri için 8,2 milyon dolar bağışlamış. 
Çatı 2 mikron kalınlığında altınla tekrar kaplanmış.




Mescid-i Aksa Camii, En Uzaktaki Mescit

Hz. Ömer Kudüs’e geldiğinde (638) bugün Mescid-i Aksa Caminin bulunduğu yerde ağaç dalları ile yapılan basit mescit de askerleri ile namaz kılmış. 

Daha sonra burada 705 yılında Emevî halifesi Mervan’ın oğlu Velid tarafından Mescid-i Aksa Camii yaptırılmış.

Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesidir. Kıblenin yönü daha sonra Mekke'deki Mescid-i Haram'a çevrilmiş.                                            


Mescid-i Aksa Mekke’de bulunan Mescid-i Haram ve Medine’de bulunan Mescid-i Nebevi’den sonra üçüncü en kutsal mescittir.

80m uzunluğunda ve 50m genişliğindeki caminin içine geniş kapısından girerken arkama döndüğümde geniş bir bahçe,merdiven basamakları ve tam karşımda tüm ihtişamı ile Kubbet-üs Sahranın altın kaplamalı kubbesi güneş ışıkları ile parıldıyordu.



Namaz kılanları, Kuran’ı Kerim okuyanları, taş sütunları, kubbeyi, mihrabı, minberi izleyen ziyaretçiler sanki caminin içinde yalnızmış gibi hareket ediyorlardı. 
Kimse kimseyle göz göze gelmiyor, herkes kendisiyle baş başaydı.





Ağlama Duvarı, HaKotel HaMa'aravi

Eski Kudüs'te bulunan ve Yahudilerce kutsal sayılan Süleyman'ın Beyt-ül-Makdis'ten (Büyük Tapınak) bugün ayakta kalan batı duvarına “Ağlama Duvarı” deniyor.

Ağlama Duvarı yaklaşık 485m uzunluğunda. 18m yüksekliğindeki taş duvarın sol tarafı erkeklere ayrılmış. Metal paravanla ayrılan erkek ve kadın bölümleri var. 
Erkeklere ayrılan bölüm daha uzun bir duvara sahip.


Günün her saatinde Ağlama duvarında ibadet eden Yahudileri görmek mümkün.

Erkekler duvara yaklaşmak için mutlaka başlarına bir örtü almak zorunda. 

Zaten Yahudiler sürekli başlarında kipa (Kippa) taşıyorlar. Kipası olmayanlar için girişte ücretsiz kipa veriliyor.     

Ağlama duvarının bulunduğu alana her dinden insan girebilir, duvara yaklaşabilir, taşların arasına yazdığı kâğıtları sıkıştırabilir.                 

Fotoğraf çekmek konusunda da bir sıkıntı yaşamadım.

Ağlama duvarına 2 farklı giriş kapısı var.İçeri girerken x-ray cihazından çantalarınız geçiriliyor. Kimlik ve üst baş kontrolü yok.         

Ancak Şabat günü Fotoğraf makinesi ve cep telefonları kesinlikle içeri alınmıyor.


Şabat, Sebt

Yahudilerin dinlenme günü olan Cumartesi gününe Şabat deniyor. 

Yahudiler Tanrı’nın dünyayı 6 günde yarattığına ve 7. gün dinlendiğine ve Tanrı'nın bu günü Yahudilere armağan ettiğini inanıyorlar.

Cumartesi günü (Şabat)Yahudiler gün boyu dinlenerek, Tevrat okur ve Sinagoga giderek dua ederler.

Şabat günü bir bakıma Yahudiler için bütün haftanın değerlendirilmesi.       

Şabat hem yeni haftayı ve yaptıklarını düşünmek, hem Tanrı'ya yaklaşmak hem de daha iyi bir insan olmak için bir fırsat olarak görülüyor. 

Şabat ’ta iş yapılmaz, elektrik kullanılmaz, ateş yakılmaz. Yazı yazmak, para kullanmak ve kamusal alanda eşya taşımak yasaktır.


Kutsal Kabir Kilisesi, (Church of the Holy 

Sepulchre)

Eski Kudüs’ün Hıristiyan bölgesinde, Muristan’a çok yakın bir yerde bulunan Kilisesinin önüne, avlusuna gelinceye kadar binayı göremedik.                                         

Yol gösteren tabelalar eski Kudüs’te çok işimize yaradı. Çoğunlukla Kapalıçarşı gibi olan sokakların tavanlarından sallanan küçük tabelaları dikkat edin.

Yeni Ahit'te Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği tepe olarak geçen Golgota ’da (kafatası) inşa edilen kilise. (Ortodokslar, Yeniden Diriliş Kilisesi)

Kutsal kabir Kilisesi Protestanlar hariç tüm Hıristiyanlar için dünyadaki en kutsal mekânı olarak kabul ediliyor. 

Çünkü onlara göre Hz. İsa’nın Çarmıha gerildiği, gömüldüğü ve dirildiği mekân burasıdır.




Roma İmparatoru I. Konstantin’in annesi Helena 326 yılında Kudüs’te bu kilisenin ilk temelleri olan Diriliş Bazilika’sını yaptırmış.

Kutsal Kabir Kilisesi’nde Hıristiyan mezheplerin hak iddia etmesi ve üstünlük kurma istekleri Osmanlı döneminde 1767 ve 1852 yıllarında çıkarılan yönetmeliklerle çözülmüş. 

Bugün hala Osmanlıların yaptığı düzenlemeler ile Kilise düzeni sağlanmaktaymış.

Bu düzenlemelere rağmen çıkan bir anlaşmazlığı çözmek için Osmanlı Devleti tespit yapılıncaya kadar Kilisede her şeyin olduğu yerde kalmasını istemiş. 

Bu sırada Kilisenin giriş kapısının üzerinde, pencere önünde temizlik amacıyla konulan merdiven o günden (1852) bu yana aynı yerde durmaktadır.

Bir başka ilginç olayda Kutsal kabir Kilisesini her akşam kapatmak ve sabahları açmak görevi anahtarları elinde bulunduran 2 Müslüman ailenin fertlerine ait.



Kudüs, surların dışında

Bütün Milletler Kilisesi ve Getsemane Bahçesi

Bütün Milletler Kilisesi bir Katolik kilisesi. 
Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden önceki son gecesini geçirdiği yerde 1924 yılında Katolik ülkelerin desteği ile Bizans zamanında yapılan Kutsal Hüzün Bazilikasının yerinde inşa edilmiş.

Kilisenin girişinde gördüğümüz temizlik görevlisi dışında, kilisenin içinde ve dışında bizden başka kimse yok.

Kilisenin girişinde bulunan Getsemane bahçesi ise çok yaşlı zeytin ağaçlarına sahip. 
Kiliseye yakın olan bir zeytin ağacı özellikle tel örgü ile çevrilmiş.                

Bu bahçe Hz. İsa’nın günlerini geçirdiği, zeytin ağaçlarından bazılarının gölgesinde dinlendiği söyleniyor. 


Getsemane adı Yunanca ’da “Yağ baskısı” anlamına geliyormuş. Bahçedeki zeytinleri görünce de zaten akla bu geliyor.


Azize Mecdelli Meryem Kilisesi

Zeytin dağında. Kudüs’ün en gösterişli kilisesi. Yedi farklı büyüklükte altın kaplama soğan kubbeleriyle çok uzaklardan bile dikkat çekiyor.
Rus çarı III. Aleksandr tarafından, 1886 – 88 yılları arasında annesi Meryem için yaptırılmış. Ancak adı çok sık geçen Azize Mecdelli Meryem’e adanmış.


Kilisede İngiliz kraliçesi Victoria’nın yeğeni Elizabeth’in mezarı bulunuyor. 
Elizabeth Rus eşi Grand dük Sergei’den dolayı Rus Ortodoks Kilisesine tabi olmuş. 

Kudüs’te kayınbiraderinin yaptırdığı bu kilisenin yapımı sırasında çalışmaları yakından takip etmiş. 

1917 Rus ihtilali sırasında çar ailesi birlikte öldürülen Elizabeth’in cenazesi vasiyeti üzerine Azize Mecdelli Meryem Kilisesi’ne gömülmüş.


Kidron Vadisi, Absalom Kulesi

Kidron vadisinin tabanında, eski Kudüs surları ile Zeytindağı arasında bulunuyor. 
Konik çatısı dışında mevcut kayanın oyulması ile ortaya çıkan bu kule (22m) bir anıt mezar. 

Bu mezar babasına (Peygamber Davut) isyan eden Absalom’a ait denilse de yapılan araştırmalar bunun doğru olmadığını ortaya koymuş.

Kidron Vadisi, Bnei Hezir Mezarları ve 

Zekeriya Türbesi

Absalom Kulesi’nin yakınında bulunan bu mezarlardan Bnei Hezir Mezarları Bnei Hezir ailesinin fertlerine aitmiş.

Zekeriya Türbesi olarak bilinen tek parça taştan yapılmış, tepesi piramit şeklinde olan anıt mezarın Hz. Zekeriya’ya ait olmadığı yine yapılan araştırmalar sonunda ortaya çıkmış.

Kidron Vadisi, Meryem Ana Türbesi

Hıristiyanların büyük bir çoğunluğu Kidron vadisinde bulunan bu mekânda Meryem ‘in gömülü olmadığını ancak bir süre yatmış olduğuna inanıyormuş.

Aslında mezhepler arasında da bu konuda bir birlik yok. Katolikler Meryem’in hiç ölmediğini edebi istirahate çekildiği inanırken, Ortodokslar Meryem’in öldüğünü ama daha sonra göğe yükseldiğine inanıyorlar.

Meryem ananın mezarının Selçuk / Efes’te olduğunu bizler inanıyoruz, kabul ediyoruz. Sadece biz değil ülkemizi ziyaret eden Hıristiyanlarda bu amaçla gidiyor Bülbül dağına. Ancak bu inanışında 19. Yüzyılda ortaya çıktığı biliniyor.

Mea Shearim

Kudüs’e gitmeden önce hakkında bilgi sahibi olduğum ve en çok görmek istediğim yerlerden biri de Ultra-Ortodoks Yahudilerin yaşadığı Mea Shearim Mahallesi idi.       
                                

Şabat dışında bir gün gitmenin doğru olacağını, bilhassa kadınların kıyafetine dikkat etmesi gerektiğini, kişileri fotoğraflarken çok dikkatli olunması gerektiğini uyaran yazılar okumuştum. 

Eski Kudüs şehrinin dışında 1874 yılında kurulan mahalle çok sakindi sabah saatlerinde. Alışveriş için veya işine gitmek için evinden çıkarak hızlı adımlarla yürüyen kadın (Siyah uzun elbiseler, baş genelde örtülü) ve erkekler (Siyah uzun elbiseler, fötr şapka veya kalpak). 

Sırtlarında geniş okul çantaları, saçları örülü kız öğrenciler, kardeşlerinin elinden tutmuş başında kipası, şakaklarından lüle sarkan saçları (payot) ile erkek çocukları.  
     



Küçük manav ve bakkal dükkânları evlerin arasında, evlerin ise pencereleri perdeler ile kapalı. 
Cam silen, temizlik yapan kimseyi görmedim. Evlerin ve apartmanların bahçelerinde kullanılmayan eski eşyalar, süpürülmeyi bekleyen çöpler dikkatimi çekti. 
Kimse ile göz göze bile gelmedik, kimse bize bir şey söylemedi, bol bol fotoğraf çekmemizde kimseyi kızdırmadı. 
                                                                      

Mahane Yehuda

Kudüs’te 1928 yılında inşa edilmiş 2 – 3 sokak ve ara sokaklardan oluşan bir gıda pazarı. 





Bizim hal binaları ile İstanbul’daki Mısır çarşısının bir benzeri. Mahane Yehuda’da meyve, sebze, kasap ürünleri, balık, deniz ürünleri, mezeler, kümes hayvanları, ekmek, unlu mamuller, her türlü kurutulmuş meyve, kuruyemiş satan işyerleri ve lokantalar var.

Esnafın büyük bir çoğunluğu Yahudi, bazıları ise Filistinli.

Kalabalık bir ortam ama dolaşmak çok zevkli. Kuruyemiş almak için epey bir süre sırada bekledik.  
Kudüs’e gelen her ziyaretçinin mutlaka uğraması gerekir diye düşünüyorum.

İsrail Müzesi

İsrail’de 200 kadar müze varmış, kişi başına düşen müze sayısında dünyada birinci sırada.     Kudüs’teki İsrail Müzesi 1965’te kurulmuş. 
Müze birkaç ana bölümden oluşuyor.  



Bezalel Güzel Sanatlar Müzesi koleksiyonu, Musevilik ve Etnografya, muhtelif Diaspora Yahudi cemaatlerine ait nesnelerin sergileri, sanat galerileri, dönem odaları ve Afrika, Kuzey ve Güney Amerika, Okyanusya ve Uzak Doğu’dan sanat nesnelerinin kapsamlı bir derlemesi; tarih öncesi çağlardan 15. asra kadar değişik dönemlere ait insan yapımı nesneler içeren bir arkeolojik bölüm; 60’tan çok eser ile bir heykel bahçesi; Ölü Deniz Tomarları dahil     nadide kutsal el yazmaları içeren Kitap Dairesi; geniş kapsamlı bir eğitici program ile galeriler, derslikler ve atölyelerden oluşan bir gençlik bölümü bulunmaktadır.





Pazar - Perşembe 10.00 – 17.00, Salı 04.00 – 09.00, Cuma 10.00 – 14.00, Cumartesi 10.00 – 17.00’a kadar açık.
Giriş ücreti: 54 Şekel ILS (33TL) Elektronik rehber dâhil.

Kudüs’ün dışında

Masada, Kale
Masada Unesco Dünya Kültür Mirası Listesinde (2001). Kudüs’e uzaklığı 103km. Masada dağı kalesi İsrail’in güneydoğusunda, Lut Gölünün güneybatı sahiline yakın bir yerde.                  

Eski Kudüs Müslüman mahallesinde Lions kapı çıkışında Filistinli taksi şoförü ile yaptığımız pazarlık sonrası (100 $) Kudüs, Jericho ve Masada turu yapmaya karar verdik. Saat 11.00 gibi başlayan turumuz 17.30 gibi bitti. Burada küçük bir uyarı yapacağım Filistinli taksi şoförleri ile yaptığınız pazarlığın sonunda anlaştığınız fiyatı bir kâğıda kendisinin yazmasını isteyen, çünkü işin sonunda bu yazılı anlaşma işe yarıyor.

Masada dağına yürüyerek Yılan Yolundan (Snake Path) veya teleferikle çıkmak mümkün.             

Teleferik sistemi 1400 metre yüksekte seyreden bu teleferik hattı, 7500 metre uzunluğuyla dünyanın en uzun teleferiği olma unvanına sahip.

Teleferik gidiş-dönüş ve ören yeri giriş ücreti 1 kişi 76 Şekel ILS (48TL).

Masada dağının özelliği, dorukta bulunan, yaklaşık 630 metre uzunluk, 220 metre genişlikteki yerde tarihin en büyük kahramanlık öykülerinden birinin yaşanmış olmasıdır. 

O dönemi yaşayan Josephius'un ‘‘Yahudi Savaşları'' isimli kitabına göre Masada tepesi yerli halk ile Romalılar arasında birkaç kere el değiştirdi. Ancak Milat'tan sonra 66 yılında Museviler burayı zapt ettiler.






Böylece Masada, Roma zulmünden kaçan ve Romalılara karşı savaşan Musevilerin sığındığı bir kale oldu. Ancak 70 yılında Romalılar, Musevi isyanını bastırarak Kudüs'ü ele geçirdiler ama Masada'yı ele geçiremediler.

Çünkü oradaki Museviler teslim olmaktansa ölünceye kadar savaşmaya ant içmişlerdi.  

10 bin Roma askeri Masada'yı tam üç yıl süreyle kuşatma altında tuttu. Masada ‘da yaşayan ve kendilerini savunan 960 Yahudi, komutan Eleazar'ın emriyle toplandılar. 

Eleazar onlara son bir konuşma yaptı. 
Hepsine ‘‘Romalılara esir olmaktansa ölmeye hazır olmalarını'' söyledi. Öykünün bundan sonrası oldukça dramatik. Eleazar, herkesi öldürmek üzere 10 kişi seçti. 

Bu on kişi 950 kişiyi öldürdükten sonra aralarından bir kişiyi de kalan dokuzu öldürmek için seçtiler.                                                    

O kişi görevini yaparak en sonunda kendini öldürdü. 
Bu olay, yanına 5 çocuk alıp ölümden kaçan bir kadın sayesinde öğrenildi.





Lut Gölü, Ölü Deniz                                          

Yeryüzü ‘nün en alçak (Deniz seviyesinden 422m aşağıda) ve üçüncü en tuzlu gölü (%28 ile %33 değişen tuz oranına sahip. Akdeniz’de bu oran %%3).              

Çevreciler, Lut Gölü’nün yok olmaya başladığı yönünde uyarılar veriyorlar. 

Lut Gölü’nün iklimi yıl boyunca güneşli ve havası kuru. Gölün yıllık ortalama yağış miktarı 50 mm den az ve ortalama sıcaklığı 32 ve 39 C arasında.


Yüksek tansiyon için ilaç kullanmama rağmen Lut gölüne girmeyi çok isterdim.Ancak mevsim ve zamanın darlığı nedeniyle gerçekleştiremedim.


Jericho

Masada’dan Kudüs’e dönerken yolumuz üzerinde bulunan Jericho ’ya uğruyoruz. 
Jericho deniz seviyesinden 400m aşağıda kurulmuş.

Arkeologlar Jericho’yu dünyanın en eski iskân edilmiş yeri olarak kabul ediyor. Günümüzden 9800 yıl önce, Jericho yaşayan yaklaşık 3000 kişi varmış.

İsrail’de 3 tip yerleşim var. 
İdari ve Askeri yönetim tamamen Filistinlilerin elinde (Jericho bunlardan biri), İdari yönetim Filistinlerin elinde ancak askeri yönetimden İsrail’in sorumlu olduğu yerler ve hem idari hem de askeri yönetimin İsrail’in elinde olduğu yerler. 

Kentin girişinde Filistinli askerler kim olduğumuzu ve niçin geldiğimizi soruyorlar. Turist ve Türk olduğumuzu öğrenince bariyer açılıyor.

Jericho’da çok fazla zaman bulamıyoruz. 
Bizi Masada’ya götüren şoför anladım ki bizden çok kendisi için uğramış Jericho’ya.            

Burası bereketli bir ova görünümünde. 
Bize 15 dakika süre verdikten sonra Kudüs’e geri dönerken meyve sebze haline uğradık. 
Her türlü kış ve sebze ve meyvesinden aracının bagajını doldurduktan sonra yola çıktık.


Antik Filistinliler, Filistler
İsrailoğulları ile yaklaşık olarak aynı dönemde Filistin'e yerleşmiş ve bölgeye bugünkü ismini vermiş olan Ege kökenli halk.

Kitabı Mukaddes'e göre Kaftor'dan (muhtemelen Girit) gelmişlerdir.


Filistinli Araplar,Filistinliler                              
Filistin bölgesi kökenli Arap halk
Dünya genelinde yaklaşık 12 milyon Filistinli Arap vardır ve bunlardan sadece yarısına yakını herhangi bir devletin vatandaşlığına sahiptir.     



Filistinliler,başlıca Filistin'deki kendi kontrollerindeki bölgelerde, İsrail'de ve başta Ürdün olmak üzere civar Arap ülkelerinde yaşarlar.                                       
Ortadoğu dışındaki en büyük Filistinli nüfusu yaklaşık yarım milyon kişi ile Şili'dedir.


Bethlehem (Beytüllahim)

Kudüs’te Şam kapısının tam karşısındaki garajdan bindiğimiz halk otobüsü (8 Şekel ILS =  5TL) Batı Şeria'da bulunan Bethlehem son durakta bizi indirdiğinde Filistinli taksi şoförü Ali ile tanıştık. 

Elindeki bol fotoğraflı Bethlehem tanıtım broşürünü göstererek pazarlık yapmaya başladı. Bethlehem içindeki ziyaret yerlerini ve kent dışında bulunan Herodium’a gitmek için anlaştık (160 Şekel ILS = 96 TL).

Bethlehem’de Ali ilk olarak bizi Filistinlilerin Utanç Duvarı, İsraillilerin ise Güvenlik Bariyeri olarak adlandırdığı duvara götürdü. 
İsrail bu duvarın yapımına 2004 yılında başlamış, yüksekliği 8 - 12m, tamamlanınca 760km uzunluğa ulaşacak. 

İngiliz grafitti ustası Banksy duvarın üzerine dokuz resim yapmış. Araçtan inerek fotoğraf çekiyorum, yaklaşık 200m bir gözetleme kulelerini o zaman fark ettim.



Bethlehem’de Yemlik meydanında dolaşırken lokantasının önünde falafel yapan bir Filistinlinin üzerinde Arapça yazılar olan bir tenekeden Ayçiçek yağı boşalttığı gördüm, dikkatlice bakınca bir bölüm yazının Türkçe yazıldığını gördüm. 

Kullandığı yağ Türkiye’den ithal edilmiş, Manisa’da üretim yapan Orkide firmasına aitti. 

Bilhassa Kudüs’te birçok bakkalda Türkiye’de üretilen gıda maddelerinin satıldığını gördüm.

Ali daha sonra bizi merkezdeki Yemlik meydanına getirdi, aracını park etti ve sol kolu ile Ömer Camini, diğer kolu ile de caminin tam karşısında bulunan Kutsal Doğum Kilisesini işaret ederek, siz gezin ben buradayım işareti yaptı.

Tek minareli Ömer Camii 1860 yılında tamamlanmış adını Kudüs’ü fetheden Hz. Ömer’den almış. Merdivenlerden üst kata çıkınca camiye ulaşılıyor. 



Birkaç kişi Kuran okuyor, bir grup yetişkinle de bir din adamı sanırım dini konularda sohbet ediyordu.

Hz. İsa’nın Doğduğu Mağara ve Kutsal 
Doğum (Nativity) Kilisesi 

Hristiyan dünyasının en önemli kutsal mekânlarından kabul ediliyor. 
Azize Helena tarafından 338 yıllarında inşa ettirilen kilise, tüm dünya Hristiyanları tarafından ziyaret ediliyor. 

Daha sonraki yıllarda değişikliğe uğrayan kilise, 6. yüzyılda İmparator Justinianos tarafından bugünkü biçimiyle yaptırılmış.

İncil’de Bethlehem’den, İbrahim peygamberin torunu Yakub’un karısı Rahel’in öldüğü yer olarak söz ediliyormuş. 

Rahel’in mezarı, Yahudiler ve Müslümanlar tarafından da ziyaret ediliyor.

Herodium (Herodyon) Park                              

Kudüs’e 12km, Bethlehem’e 5km uzaklıkta Yahudiye Çölünde.                   
Giriş ücreti 29 Şekel ILS (17TL)   


                       

Günümüzün arkeologları Kral Herod’u insanlık tarihinin en büyük inşaatçılarından olduğunu kabul ediyor. 

Herod durmaksızın inşaatlar yapmış. Kentler, saraylar ve kaleler. Bunlardan bazıları hâlâ ayakta. 
Masada, Antonia ve Herodium kaleleri, Kesarya şehrinin limanı, Hebron'da Atalar Mağarası'nın tepesindeki devasa yapı, Kudüs’ün etrafındaki muazzam duvarlar ve şehrin girişindeki üç kule (kalıntıları günümüzde hatalı olarak David'in Kulesi diye adlandırılan) ve çok daha fazlası...



Herod, inanılmaz bir mühendislik harikası olan Herodium'da yapay bir dağ inşa etmiş ve tepesine çok büyük bir saray oturtmuştur. 

Ne yazık ki bu saray M.Ö. 70 yılında Büyük İsyan sırasında yıkılmıştır. Çölde, kayadan bir platonun üzerinde başka bir kale olan Masada'yı inşa etmiştir.

Bethlehem’ in güneydoğusunda kenarında bulunan Herodium Kral Herod zamanında M.Ö 23 - 15 arasında 758m yükseklikteki koni şeklinde bir tepe üzerine inşa edilmiş. 



Hava çok rüzgârlı, ıslık çalıyor.Tam tepeden manzara çok güzel. Aslında Herodium’un ve çevrenin havadan çekilmiş fotoğrafları çok etkileyici.

Kudüs İbrani Üniversitesi arkeologlarından Prof. Ehud Netzer’in 35 yılık araştırmaları sonucu Kral Herod’un mezarını Herodium’da bulmuş.

Elveda Kudüs, merhaba Tel Aviv

Kudüs’te kalmakta olduğumuz Legacy Otelden sabah erken ayrıldık.

Otelle Mea Serim mahallesi arasında kalan duraktan tramvaya binerek 7 durak sonra Kudüs Merkez Otobüs terminalinin önünde indik.                    
Tramvay biletleri duraklarda bulunan makinalara para atarak alınabiliyor. 
Bileti vagon içinde bulunan terminallere okutmanız gerekiyor. 
Yolculuk esnasında görevliler kontrol ediyorlar. 

Bilet ücreti 6.90 Şekel ILS (4.1TL).

Bir kez daha anladım Kudüs halkı hangi dine inanırsa inansın çok dindar. 

Tramvayda karşımda oturan Yahudi kız öne arkaya sallanarak bir yandan ritim tutuyor bir yandan da küçük dua kitabını (Sidur) hızlı bir şekilde okuyordu. (Sidur: 500 sayfalık dua kitabı. 

Kitabın 300 sayfası sabah, öğlen ve akşam okunuyor. Geri kalan 200 sayfa ise cumartesi günleri okunuyor)

Kudüs Merkez otobüs terminali çok katlı, camlı dış cephesine de bakınca bir alışveriş merkezi gibi. 



Daha önce okuduğum bilgilerle ve Ruti’nin verdiği bilgiler ışığında Kudüs – Tel Aviv arasında çalışan otobüse binmek için asansörle 3.kata çıkıyoruz.  

Sanki havalimanı ortalıkta hiç otobüs yok. 
480’ nolu kapıya yöneliyoruz, kapıyı açınca bizi bekleyen egged firmasının otobüsünün önünde buluyoruz kendimizi. 
Otobüsün tüm bagaj kapakları açık, acaba bir görevli var mı etrafta diye bakarken yolcuların bagajlarını kendilerinin yerleştirdiğini gördük ve valizlerimizi bagaja kendimiz yerleştirdik.         

İsrail’de otobüs biletleri otobüsün içinde şoför tarafından satılıyor (Kudüs-Tel Aviv Bilet 19 Şekel ILS 11,4TL). 
Ön kapı Girişinde bulunan yazar kasadan parasını veren fişini alıyor.           
Otobüs kısa sürede hareket etti. 
Ben bagaj kapakları açık kaldı eyvah derken, içeriden şoförün elektronik olarak kapattığını anladım. 
Sanki bir şehir içi belediye otobüsü gibi Kudüs’ün dışına kadar duraklardan yolcu alarak Tel Aviv’e kadar bölünmüş ve bakımlı bir yoldan gittik.                                     

Bu arada yolun sağında çok uzun bir viyadük inşaatı gördük. 2017 yılında hizmete girecek olan Tel Aviv – Kudüs hızlı tren için inşa edildiğini öğrendim.


Tel Aviv – Yafa

Tel Aviv Merkez Otobüs Terminalinde otobüsten indik ve sevgili dostumuz Ruti’yi beklemeye başladık. 
Programa göre kısa bir şehir turu, valizlerimizi akşam otele giderken almak üzere Ruti’nin evine uğrayacağız, bizi orada beklemekte olan Ruti’nin komşusu ve bir bakıma manevi annesi Meryem (Miriyem) teyzeyi de alarak kuzeye, Hayfa ve Akka’ya gideceğiz.


Meryem Teyze

Ruti çok katlı blokların olduğu bir site içinde oturuyor. 
Meryem teyze ile tanışıyoruz. Sanki eski bir tanıdık gibi, hemen ortak konuları da bulununca sohbeti yolda devam etmeye karar verdik.



Meryem Teyzenin anne ve babası Aydın’dan İzmir’e göç eden sefarat Yahudi’siymiş. 
Meryem teyze henüz 14 yaşında iken ailesinden ayrılarak İsrail’e Tel Aviv’e yerleşmiş. 
Evlenmiş, çocukları torunları var. 
Eşini kaybetmiş. Yıllarca çocuk yuvalarında görevli olarak çalışmış. 
Birkaç gün sonra 82 yaşına gireceğini öğrendiğimiz Meryem teyze bazen dizlerinin ağrıması dışında hiçbir kronik rahatsızlığı olmadığını belirtti. Ne güzel sağlıklı bir yaşlılık, kendisine sağlıklı nice yıllar diliyoruz.

Her yıl İzmir’de yaşayan kardeşlerine ziyarete geldiğini ve 1 hafta kadar da Gönen kaplıcalarında kaldığını belirtti. 
Türkçeyi çok güzel konuşan Meryem teyze evine TÜRKSAT uydusundan Türk televizyonlarını izlemek için uydu anten taktırdığını ve evlilik programına katılanlar hakkındaki yorumunu duyunca kendimi Türkiye’de sandım.


Tel Aviv – Yafa İsrail gezimizde en az zaman ayırdığımız ve tanıyamadığımız bir kent oldu. Yafa’da dolaşmak burada bulunan 

Osmanlılardan kalan eserleri görmek isterdim. Ayrıca Tel Aviv sokaklarında gezmek, o güzelim plajlarından denize girmek isterdim. 
İnşallah bir başka ziyaretimizde diyelim. 

Tel Aviv yeni kurulan bir şehir (1909). 
İsrail’in 2. büyük kenti. (Nüfus: 395.000)
1950 yılında Tel Aviv ve Yafa birleşmiş ve tek bir belediye bünyesinde birleşmiş. 
Tel Aviv’de bulunan Beyaz Kent UNESCO Dünya Miras Listesi'ne girmiş (2003).

Tel Aviv – Yafa Kudüs’ten çok farklı. 
24 saat uyumayan, daha özgür, daha laik, daha pahalı, daha eğlenceli, Avrupai bir kent. 
Ayrıca kentin merkezinde çok uzun ve bakımlı plajları var.          



Tel Aviv’den Hayfa’ ya giderken Ruti yolun solunda durdu, burası Türkiye’den gelen Yahudilerin katkılarıyla 1953 yılında oluşturulan Atatürk Ormanı dedi. 

Araban inerek çevrede kısa bir yürüyüş yaptım. Seyrek ağaçlar ve çevrenin kirli olması beni üzdü. İsterdim ki daha sık, daha bakımlı ve orman özelliği belirgin olsun. 
Türkiye Büyükelçiliği öncülük yaparak bu bölgede yaşayan Türkiye Yahudileri ile ortaklaşa bu düzenlemeyi yapabilir diye düşünüyorum.


Hayfa

Nüfusu 265.000. İsrail'in üçüncü büyük şehri.     İsrail’de Arapların yoğun olarak yaşadığı bir Akdeniz şehri. 

Farklı zamanlarda İbraniler, Romalılar, Araplar, Haçlılar, Osmanlılar Hayfa'yı yönetimlerine almışlar.




Üç topografik seviye üzerine kurulmuştur: kısmen denizden kazanılmış arazi üzerindeki aşağı şehir liman tesisleriyle ticari merkezdir; orta seviye daha eski bir konut alanıdır; yukarı seviye ise, ağaçlı caddelerle, parklarla, sanayi bölgelerine ve aşağıdaki geniş körfezin kumsallarına bakan çamlıklarla, hızla genişleyen modern mahallelerden oluşmaktadır.

Büyük ve derin limana sahip olan Hayfa milletlerarası ticaretin bir odak noktası.                 
                  
Hayfa’da Bahai Dininin Dünya Merkezi, çok tanınan bahçeleri ve terasları var.

Bahai Bahçeleri

İsrail’e gelen her turist Hayfa’da bulunan büyüleyici Bahai Bahçelerini görmek istiyordur herhalde. 

18 teras ve bahçelerden oluşan Bahai makamına giriş ücretsiz. Ayrıca burada herhangi bir şeyin satışı yok.



Terasların aşağıdan ve üstten 2 katı gezilebiliyor (Tamamı için rezervasyon yapmak gerekli). Teraslar yaklaşık 1km boyunca uzanıyor.

Hz. Bab’ın makamı her gün 09.00 – 12.00 arası ziyarete açık. 
(İçeride fotoğraf çekmek yasak) 
Bahçeler her gün 09.00 – 14.00 arası açık.




Bahâîlik                                                          

19. yüzyılda İran’da doğmuş, Dünya'nın hemen hemen tüm ülkelerinde inananı olan bir din
Dünya vatandaşlığı idealine sahip bir inanç olup Dünya'da yedi milyonun üzerinde mensubu var.

Bahailikte bazı öğretiler;                             

Allah birdir. Tüm dinlerin temeli birdir. İnsanlık âlemi birdir. Din bilim ve akıl ile uyum içinde olmalıdır. Irksal, dinsel, etnik taassuplar terk edilmelidir. Kadın ve erkek eşittir. Genel barış için çalışılmalıdır. Eğitim zorunludur ve evrensel eğitim hedeflenmelidir. Serbest düşünce ile gerçek araştırılmalıdır. Aşırı zenginlik ve yoksulluk kaldırılmalıdır.

Türkiye’de ve tüm İslam ülkelerinde Bahailik ayrı bir din olarak kabul edilmemektedir.

Akka, Acre

Nüfusu 45.000. İsrail'in kuzeyinde, Akdeniz kıyısında.                                

Dünya tarihinde sürekli olarak yerleşilmiş en eski yerlerden biridir.    

Müslüman Arap, Dürzi, Hıristiyanlar ile Yahudiler’ in birlikte yaşadıkları bir şehir.

1517'de Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'in fethinden 1918'e kadar Türk hâkimiyetinde kalmış. 

Akka'yı çevreleyen kalın savunma duvarları, Cezzar Ahmet Paşa tarafından inşa edilmiştir. Napolyon 1799'da kaleyi kuşatmış, ancak Cezzar Ahmet Paşa'nın direnişi karşısında başarısız olarak ordularını geri çekmek zorunda kalmıştır.






Önemli bir liman kenti olan Akka’da göğe yükselen büyük minareli camiler, kiliseler ve Yahudi Sinagogları var. 

O nedenle her dinden ve kültürden gelen ziyaretçiler burada kendine ait mekânlar bulabilir.                                           

Akka’ya gelince önce görünen kısmını geziyoruz. Cezzar Ahmet Paşa Kalesi ve Akka surları civarı, Akka Bedestenleri, Ali Paşa Hamamı, Saat Kulesi (İsrail'de Osmanlı döneminde yedi saat kulesi dikilmiş), bazıları Ortaçağdan kalan sokaklar tenha, çarşı, tarihi surlar, kış güneşinin altında ısınan balıkçılar, liman, tekneler, sahilde dolaşan gençler.                                               




Ruti ve Meryem teyze ile birlikte bir kahvede dinlenirken ben ve eşim Cezzar Ahmet Paşa Camii ve Türbesini ziyaret ediyoruz. 

Bir Filistinli bize rehberlik yapmaya çalıştı. Türbe bakımsız, camimin bahçesini çevreleyen eski medrese odalarının bazıları bugün iş yeri olmuş. 
Hatta birinde demir doğramacı kaynak yapıyordu.  

Eski Akka, Old City

Eski Akka Unesco Dünya Kültür Mirası Listesinde (2001).                       

Eski Akka ziyaret giriş ücretleri gezilecek bölümlere göre çok farklı.                

Kombine + Türk Hamamı: 60 Şekel ILS (35TL)    
Kombine: 38 Şekel ILS (23TL)            
Türk Hamamı: 25 Şekel ILS (15TL)                      
Tünel: 15 Şekel ILS (9TL)                                                                         
İbranice, Arapça, İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca ve Rusça elektronik rehber dahil.







Eski Akka’nın büyük bir kısmı hala mevcut şehrin, evlerin altında. Burada yaşayan çok sayıdaki uygarlıkların izini taşıyor. 

Hıristiyan kalesi, Tapınak Şövalyelerinin yaptığı inşa ettiği tüneler.

Anladığım kadarıyla İsrail’de ören yerlerini genelde Milli Parklar adıyla resmi bir işletme çalıştırıyor, düzenliyor. 

Ancak Eski Akka’da bu işi yerel bir ticari kuruluşa devretmişler (www.akko.org.il)





Tapınak Şövalyelerinin yaptığı tüneller 350 metre uzunluğunda, batıda kentin limanından doğuda kaleye kadar uzanıyor. 
Büyük kemerli yeraltı salonlarının duvarlarına yansıtılan Haçlı Savaşları konulu sesli slaytlar çok etkileyici.     
Bu tüneller 1994 yılında keşfedilmiş, yapılan çalışmalar sonunda ziyarete açılmış.                   
Hospitalier şövalyeleri (Rodos / Malta Şövalyeleri) deniz yoluyla kutsal topraklara gelen Hıristiyan hacıları, yaralı veya hasta kişileri bu tünellerden geçirerek güvenliklerini sağlamışlar. 
Burada bir hastane inşa etmişlerdi. 

Tapınak Şövalyeleri hem asker, hem din adamı olarak örgütlenmişler ve Haçlı Seferleri sırasında ortaya çıkmışlar.


İsrail’de okul sistemi

İsrail’de genelde aileler zorunluluk olmamasına karşın 3 ile 5 yaşındaki çocuklarını okul öncesi eğitime gönderiyorlar.


6 yaşından 18 yaşına kadar okula devam zorunluluğu var. 

Eğitim ücretsiz. İsrail’de sadece Kudüs’te kız ve erkek öğrenciler ayrı okullarda eğitim-öğretim yapıyorlar.

Örgün eğitim ilkokulda (1 – 6. sınıflar) başlar, ortaokulda (7 – 9. sınıflar) ve lisede 
(10 – 12. sınıflar) devam eder.                                       

İlkokul sonrası nüfusun yaklaşık yüzde dokuzu yatılı okullara devam etmektedir.

İsrail toplumunun çok kültürlü niteliğine eğitim sistemi çerçevesinde yer verilmektedir. 

Buna göre, okullar dört gruba ayrılmıştır: öğrencilerin çoğunluğunun devam ettiği devlet okulları, Musevilikle ilgili araştırmaların, gelenek ve göreneklerin vurgulandığı devlet din okulları; eğitim dilinin Arapça olduğu, özellikle Arap ve Dürzi tarihi, dini ve kültürü üzerinde odaklanan Arap ve Dürzi okulları ve çeşitli dini ve uluslararası himaye altındaki özel okullar. 



Eğitim gününün çoğu saati zorunlu akademik çalışmalara ayrılmıştır.

Müfredatın kapsayacağı konular tüm sistemde aynı olmakla birlikte, her okul Eğitim Bakanlığı tarafından sunulan çeşitli çalışma üniteleri ve öğretim malzemeleri arasından kendi öğretmen ve öğrenci nüfusunun ihtiyaçlarına en uygun olanları seçebilir.                                               

Öğrencilerin kendi toplumlarını daha iyi anlamalarını sağlamak amacıyla, her yıl ulusal önemi olan özel bir konu derinlemesine incelenir. Demokratik değerler, İbranice, göç, Kudüs, barış ve sanayi bu konular arasında yer almaktadır.

İsrail’de lise eğitiminden sonra kızlar 2, erkekler ise 3 yıl sürecek olan zorunlu askerlik görevine başlıyor. Üniversiteye giriş sınavla (Bagrut) ve askerlik görevinden sonra başlıyor.




Yeme içme                                                       

Bir turist olarak İsrail’e gittiğinizde her yerde karşınıza en çok çıkan yiyecekler Humus, Falafel, shawarma.



Bunların yanında Et, patates ve patlıcan kızartmaları veriliyor genelde. Küçük kaplarda soslar, salatalar, turşular.
Çok çeşitli ve lezzetli ekmekler yapıyorlar. Sanırım ekmek tüketimi de fazla.



Bilhassa Eski Kudüs’te Müslüman Mahallesinde tatlıcılarda çok lezzetli şerbetli Arap tatlılarını tatmanızı tavsiye ederim.


İsrail tam bir meyve cenneti. 
Hayatımda gördüğüm en büyük ve lezzetli nar, bizim Trabzon hurmasının küçük ve serti, çilek, armut, elma, kivi, mango, mandalina, yafa portakalı, hepsi çok lezzetli.                             

Bunların dışında İsrail’de en çok tüketilen herhalde avokadodur. 




Her yerde badem ağacını gördüm. Kestane, ceviz ve diğer kuruyemişler sevilerek yeniyor. 

Eşimle birlikte yaptığımız İsrail seyahatimizin son gününde sevgili Ruti ve Meryem teyze ile İsrail’in kuzey kıyılarına Hayfa, Akka’ya yaptığımız gezide Meryem teyzenin evinde yaptığı kurabiye, badem ezmesi, ceviz ve bademlerin lezzeti hala damağımızda. 

Meryem teyze ve Ruti Bergama’da bizim misafirimiz olacaklar. O zaman Meryem teyze bize pırasa köftesi yapacak, söz verdi.

Yahudiliğe göre etli ile sütlü gıdaların aynı anda yenilmesi, aynı kaplarda pişirilmesi yasaktır. 

Sefaradlar 6 saat, Aşkenazlar 3 saat geçmeden et yemeği üzerine sütlü bir yiyecek yemiyorlar. Yahudiler ayrıca domuz, tavşan ve deve eti de yemiyorlar.

Kibutz

Kibutz kararların üyeler tarafından alındığı, taşınmaz mallar ve üretim araçlarının topluluk mülkiyetinde olduğu, kendi kendine yeterli sosyal ve ekonomik bir ünitedir. 

Günümüzde nüfusun yüzde 1,7’si 267 kibutz içinde yaşamaktadır. Kibutz ekonomisinin farklı dallarında üyeler arasında işler paylaştırılır.

Ayrılık zamanı

3 Şubat Salı günü saat 10.10’da kalkacak olan uçağımız için Tel Aviv’de gecelediğimiz otelde sabah çok erken saatlerde çıkışımızı yapıyoruz.  

TVL 88 Otel görevlileri bizim için kahvaltı saatini beklemeden kahvaltıyı hazırlamışlar.  
Ne güzel bir anlayış ve uygulama. 

Turizmde bazı küçük ayrıntılar sadece olduğu yeri değil, şehrin veya ülkenin turizm karnesine yazılan olumlu not olarak yansıyor çoğu zaman. O nedenle bu sektörde çalışanların bu konuda çok geniş ve ileri düşünmesi gerekiyor.

Ruti yine tam zamanında geldi, bizi Havalimanına bırakmak için Yafa üzerinden Ben Gurion’a gidiyor. 

Kısa bir süre sonra üzülerek ayrılıyoruz, o bugün Ankara’dan gelen 4 Türk turiste rehberlik yapmak için Kudüs’e gidecek, biz ise kaldığımız yerden hayatımıza devam etmek için ülkemize, yaşadığımız kente döneceğiz. 

En kısa sürede Türkiye’de, Bergama’da Ruti ve Meryem teyze ile buluşmak sözünü kendilerinden aldık.

Cipli Türkiye Cumhuriyeti pasaportu kullanmanın ilk faydasını bu havalimanında gördük. 
Hiçbir görevli ile karşılaşmadan pasaportumuzu optik bir okuyucunun bulunduğu makineye okutarak turnikelerden geçiyoruz.     

Biraz ileride sadece görevli genç bir kızın bize okuttuğu Türkçe levhadaki sorulara evet / hayır cevaplarını veriyoruz; 
Valizinizi kim hazırladı? : Siz-başkası, 
Size birisi emanet paket verdimi? evet / hayır gibi.

Yağmurlu bir günde İsrail’e yola çıkmıştık. 
Yine yağmurlu bir İstanbul sabahına hoş bulduk dedik.

Kaynaklar:
1.Ruti Bahar 
2.Kutsallığın Başkenti / Kerim Balcı - Aykut İnce Timaş Yayınları 
3.Kudüs Gezi Rehberi /Murat Duman 
4.Evliya Çelebi'nin İzinde " Kudüs Seyahatnamesi"/İbrahim Ethem Polat. 
5.Konu ile ilgili bloglar 
6.wikipedia.org 
7.Kendi gözlemlerim, izlenimlerim ve fotoğraflarım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder